Zamansız Hayat Denklemi
Güneş şehrin tepelerini kızıla boyayarak ağır ağır çekiliyordu sahneden. Her sokakta başka bir film oynamaktaydı , her biri diğerinden habersiz. Şehirdeki milyon tane köşe başının birinde 3-5 serseri bir çocuğu gasp ediyor. Aynı anda koskoca meydanın ortasında heybetli bir abiyi bıçaklıyor tinerciler. 2-3 km ötede şık giyimli zenginler lüks arabalarından inip eğlencenin kucağına atıyorlar kendilerini. Az daha gel bu tarafa 9 yaşındaki küçük yorgunluktan titreyen kollarıyla tozlu pilav arabasını sürüklemeye çalışıyor. Boğazın karşı tarafında hoş bir yalıda hayatının baharında iki insan evlenerek geride bırakıyor hareketli yaşamı. Balıkçı teknesi iskeleye yanaşıyor. 60 yaşında emekli bir memur kalp krizi geçiriyor 2 oda 1 salonluk mütevazi dairesinin tuvaletinde.Varoş bir mahallede çocuklar taştan kaleler yapmış, topun peşinde bir oraya bir buraya koşturuyorlar. Parası olmayan bir lise öğrencisi otobüse kaçak biniyor. 19 yaşındaki bir delikanlının heyecandan eli ayağı titriyor, aşık olduğu kızla ilk randevusunda. Bir grup üniversite öğrencisi salaş ve karanlık bir barda hep beraber şarkılar söyleyerek içki içiyorlar. Şehrin ücra köşesinde yıkık dökük bir hastanedeki kirli yatakta , ıkınmaktan suratı mosmor olmuş kadın feryat figan bağırıyor, yarım saate ‘ Tebrikler nur topu gibi bir … ‘ klişesini duyacak . Uyuşturucu bağımlıları gözlerden uzak bir harabede ruhlarını huzura kavuşturuyor.Eski mahallelerden birinde bakkal amca kepenklerini indiriyor ekmek teknesinin.Çılgın bir berber bir delikanlının saçında sürrealist çalışmalar yapıyor. 2.387.451 anne sofra kurma telaşında. Genç kızlar makyaj malzemeleriyle boğuşup, gardıroplarda kayboluyorlar. Bozacı ve eskici sokaktan geçerken hangimizin sesi daha yüksek çıkacak diye atışıyor. Dalgın bir kasap buzhanede kilitli kalıyor, hızır efendisi yetişmezse tahtalıköyde açacak sabah dükkanını. Ayyaşın teki toprak yolda yuvarlanıyor, sidikli pantolonuna farklı pislikler de ekliyor. Şehrin modern bir stadyumunda hatırı sayılır bir kalabalık toplanmış futbol maçı izliyor, birçoğunun ses telleri sahiplerine isyanda. Sıska bir köpek topallayarak ilerliyor , karnını doyurmanın peşinde. Şanslı bir kedi ise pencereden aç köpeğe bakıyor, sütünü içerken. Bir devlet tiyatrosunda oyunun son perdesi başlamak üzere, oyuncular ise oyun bitince yoksullukla baş başa kalacaklarının bilincinde yüzler pek gülmüyor, ee malum sanat karın doyurmuyor bu topraklarda. Deniz kıyısında zarif bir lokantada takım elbiseli bir adam diz çökmüş, ceketinin iç cebinden herkesin tahmin ettiği şeyi çıkarıyor ve hemen ardından şak diye beklenen soruyu yapıştırıyor ‘ X benimle evlenir misin ? ‘ . Cinnet geçiren baba dehşet saçıyor ( detaylar yarın 3. Sayfada ). Çok başarılı bir film sinemada boş koltuklara oynuyor. Papparaziler istihbarat almış , ünlülerin gece gitmelerini bekledikleri mekanların önünde pusuya yatıyorlar. Okullu çocuklar ev ödevlerini yapıyor, okullu olmayanlar ise kendilerini sömüren herife beş kuruş daha fazla götürebilmek için trafikte arabaların camlarını siliyorlar. Fakir bir kadın kucağındaki çocuğunu doyurabilmek için çöp konteynırlarında küçük bir gezinti yapıyor.İflas etmiş bir iş adamı şakağına dayıyor çekmecesinden çıkardığı tabancasını. Kıraathanenin müdavimleri geleneksel okey, batak merasimini yapıyorlar. Yolcu uçağının tekerlekleri 1 saat 24 dakikalık bir rötarla havaalanının asfaltına kavuşuyor. Tren garında ayrılık vakti, gözyaşlarıyla uğurluyor insanlar sevdiklerini. Bütün bunlar aynı şehirde , akreple yelkovanın ilişkisi aynıyken gerçekleşiyor. Kimi mutlu, kim mutsuz, kiminin hayal kırıklıkları var, kiminin dünya umrunda değil, kimi başarılı, kimi başarısız, kimi şanslı, kimi şanssız. Bulundukları aynı, yaşadıkları ise çok farklı bir hayat. Bir bar filozofunun da dediği gibi : ‘ Hayat herkesin anladığı kadar , hepimize afiyet olsun .‘