Martı Adam

Uyandı. Uykuyla arası çok yoktu zaten uzun süredir. Alkol aldığı zamanlar genelde fazla uyuyamazdı. Boğucu bir sıcak vardı ,buzdolabının çıkarttığı garip ses de sinir bozucu olmaya başlamıştı iyice . Doğruldu kanepeden bir sigara yaktı . Başı ağrıyordu , dili damağı kurumuştu . Bir bardak su doldurdu kana kana içti. Sabahın körüydü, bütün şehir uyuyordu , tekrar uzandı kanepeye ama olacak gibi değildi , bu saatten sonra uyuma ihtimali kalmamıştı. Darmadağın olmuş bir uyku düzeni vardı .Bir sigara daha yaktı yatarak içti onu da. Canı sıkılıyordu , içinde bir kaygı vardı nedenini bilmediği. Huzursuzdu . Balkona çıktı, camı açtı , şehrin boş sokaklarını seyre daldı . Bir sigara da orda içti , çok
fazla içiyordu bu aralar , nedenini kendisi de bilmiyordu. Salona geçti, su gibi akıp geçen zaman ibneliğine durmuştu sanki. Yarım saat kadar gözlerini tavana dikerek uzandı, aklından hiçbir düşünce geçmiyordu. Mala bağlamak dedikleri bu olsa gerek dedi kendi kendine. Hayır, böyle olmayacaktı , akıl sağlığını yitirdiğini düşünmeye başlıyordu her geçen dakika . Dağınık odada gözüne kestirdiği bir gömleği üstüne geçirdi, usul usul indi merdivenlerden ,sıcak bir yaz gününe uyanan şehrin boş sokaklarına karıştı. Yavaş yavaş uyanmaya başlıyordu şehir. Her attığı adımda giderek artıyordu kalabalık . Sakin , kuş seslerinin arka fon müziği olduğu huzurlu şehir gitmiş , yerine işlerine yetişmeye çalışan inşaların koşuşturması , araçların rahatsız edici gürültüsü , seyyar satıcıların bağırışları ve  lanet olasıca trafik  gelmişti. Çok değişken bir şehirdi , saniyesi saniyesine uymazdı . Belki de bu yüzden aşıktı bu şehre , kopamıyordu bir türlü buradan . 1.5 saattir aralıksız yürüyordu  . Karnı acıkmıştı  , ilk gördüğü simitçiden bir tane simit aldı ve yolun karşı tarafındaki çocuk parkında bir banka oturarak yemeye başladı. Çocuklar… Çok mutluydular .  Çocukluğunu hatırlamaya çalıştı, kapattı gözlerini ama olmuyordu bir türlü .Mutlu olduğu bir anı hatırlamaya çalıştı . Başarısız.  Nasıl olabilirdi peki bu ? 33 sene mutsuz nasıl yaşayabilirdi bir insan ? ‘Nasıl öldürmedim ulan ben kendimi bunca yıldır ?’ sorusunun cevabını bulmak için beyninin bütün hücrelerini seferber etmişti. Nitekim bu çabası da sonuç vermedi . Neden böyleydi ? Neden sorulan sorulara bir cevap veremiyordu ?
    6 yaşında kaybetmişti annesiyle babasını bir trafik kazasında. O da arabadaydı şans eseri kurtulmuştu kazadan.13 yaşına kadar hatırlayamamıştı o gecede olanları. Ailesinin ölümünden sonra tek akrabası olan halasıyla beraber yaşamaya başlamıştı. Varlıklı biriydi halası. Çok kültürlüydü, kendini donatmış bir kadındı, şık giyinirdi . Çok severdi sevgili karakterimizi de. Atlatamamıştı bu tramvayı kolay kolay. Sıkıntılı bir okul hayatı geçirmişti. Uyumsuzdu. Hiç kimseyle anlaşamazdı . 1 kez ortaokulda , 2 kez lisede okuldan atılmanın eşiğine gelmişti de , halasının ricaları üzerine atmamışlardı okuldan. Lise bitmişti. Üniversite sınavında iyi bir puan yapmıştı. Çevresinin mühendislik yaz, öğretmenlik yaz , doktorluk yaz zırvalarına aldırış etmiyordu .Okumak istediği hiçbir bölüm yoktu. Halası çok üzülüyordu bu haline ama dinlemiyordu kimseyi , sürekli sinirliydi , nefret ediyordu halası hariç dünya üzerindeki her varlıktan. Sadece kitap okuyordu. Günlerce, hatta haftalarca hiç dışarı çıkmadığı oluyordu odasından. Felsefe eğitimine başlamıştı üniversitede . Toplum yargılamakta hiç de geç kalmamıştı bu tercihini. ‘Felsefe mi o ne yaa? Ne yapıcan lan felsefe okuyup ? Aç kalırsın?  Ya bi git abicim felsefe yapma …’ gibisinden yüzlerce salakça lafla karşı karşıya kalıyordu .İğrenç geliyordu bu insanlar ona. Üniversite  3. Sınıftayken halası vefat etti ve bütün mirası ona kaldı. Bir ömür boyu çok rahatlıkla hayatını sürdürebileceği bir para ve mal varlığı kalmıştı halasından. Kendisine kalan paranın büyük bir bölümünü sağa sola , ihtiyacı olan insanlara dağıttı. Halasının evini sattı.Anılara bakıp hüzünlenecek belki de en son insandı şu dünyada. Gözünü kırpmadan attı geçmişe ait ne varsa hayatında.2 +1 bir ev aldı kendine . Odalardan birini kütüphane olarak kullanıyordu. İnanılmaz bir arşivi vardı. Hayatta yapmaktan zevk aldığı tek aktivite okumaktı. Sürekli sorguluyordu, üniversiteyi de bırakmıştı halasının ölümünden sonra , kitap okuyordu sadece. Arada bir şehre iniyor insanların arasına karışıyordu , ama hemen fenalaşıp eve geri dönüyordu.
        Yaşamak da sadece bir alışkanlıktı onun için , sigara içmek ,yemek yemek , içki içmek,müzik dinlemek ve ya kitap okumaktan başka bir farkı yoktu yaşamanın. Geçmişi yoktu , geleceği meçhuldü , bugünden ise iğreniyordu. Her sabah midesi bulanıyordu , insanlardan nefret eder hale gelmişti . Kalktı ve yürümeye devam etti. Hisleri alınmıştı onun, ruhsuzun tekiydi. En son ne zaman herhangi bir duygu hissetmişti hatırlamıyordu. İnsanları izliyordu , hepsi oradan oraya koşturuyorlardı , kavga ediyorlardı , bağırıp çağırıyorlardı. Nedendi peki bütün bunların hepsi ? Anlayamıyordu bir türlü . Bu kavganın sebebi neydi ? Biraz daha para kazanmak için yapmayacakları pislik yoktu birbirlerine karşı bu insanların. Çok zor geliyordu yaşamak bu yamyamların arasında . Aylardır aklında bir soru vardı ‘ Nasıl öldürmedim ulan ben kendimi bunca yıldır ? ’ Cevabını sokaklarda , insanların suratlarında arıyordu . Bulmaya kararlıydı . 3 saat 17 dakikadır arşınlamaktaydı şehrin sokaklarını. Terden vücuduna yapışmıştı gömleği . Deniz kıyısında oturdu bir süre . Martılar… Ne kadar da güzeldiler . Bir martı olsaydım keşke diye aklından geçirdi. Masmavi denizin üstünde özgürce dolaşsaydım , rüzgar yüzümü okşasaydı yavaşça. Martılar… Özgürdüler . Oysa şu insanlara da bir bak , bu kadar zenginliğin içinde tutsaklar .  Kendi hırslarının , egolarının tutsağı olmuşlar. Bir martı olsaydım keşke , her gün uçsaydım vapurların etrafında , kendini insan diye tanımlayan canlılar bana simit, ekmek atsalardı .Tek derdim bugün de az simit yedim olurdu , düşünme yetim olmazdı böylesine .  Eski oturduğu semte gitti . Kimse kalmamıştı eskilerden, her yere yüksek yüksek apartmanlar dikmişlerdi, o güzel bahçelerden eser yoktu. Siniri bozulmuştu iyice , yaşamak için sebep arıyordu resmen . Bir anda koşmaya başladı çılgıncasına . Koştu, koştu ,koştuuu… Nefesi tükenip yere yığılıncaya kadar koştu . Güç bela doğruldu , şehrin tepelerinden birine çıktı. Bir tarafı uçurumdu. Kafasını eğip altındaki kargaşaya baktı . Tekrar midesi bulandı. Tükürdü aşağıya , ölmüş insanlığa , yozlaşmış kalabalığa. Hiç alışamamıştı bu yaşama. Uyum sağlamıyordu insanoğluna, bir hastalık gibiydi toplumda. Kollarını açtı tatlı, ılık bir meltem esiyordu . Yüzünü okşadı rüzgar . Artık ben bir martıyım dedi . Daha yüksek sesle ‘Ben bir martıyıııım ’ , bağırarak ‘ BEN BİR MARTIYIIIIIM ’. O saatten sonra o bir martıydı, Don Kişottu , Köroğluydu . Özgür bir ruhtu . Hafiflemişti iyice. Hayatın ona giydirmeye çalıştığı bütün rollerden sıyrılmıştı , tam anlamıyla kendisiydi artık. Uçabilirdi o andan sonra. Boşluğa bıraktı kendini . Yıllar önce kaybettiği benliğini, mutluluğu, özgürlüğü  aramaya uçtu. Havadayken doyasıya hissediyordu özgürlüğü, uzun zaman sonra ilk defa bir şeyler hissetmişti . Hiç olmadığı kadar huzurluydu.  ‘33 yıldır nasıl yapmadım ben bunu? ‘ diye bir kez daha sordu kendine. Fazla hissedilmedi yokluğu. Mezarını bulutların üstüne ayırmıştı . Kirli dünyaya bir kütüphane ve  birkaç boş içki şişesi bırakıp  uzun yolculuğuna çıktı.
    BMI

Leave a Reply