Sanayiden denize, okuldan çıkıp bilinmezliğe… Yürüdüm durdum İstanbul’un gizemli sokaklarında. Kargaşa. Gürültü kirliliği bile güzel bu garip şehirde. Mümkün müdür sevmemek bu şehri ? Mümkün müdür simit atmamak martılara , tırmanmamak Galata’nın yokuşunu, kucaklamamak Eminönü’nden yarım kalmış metropolü. Salaş bir pilavcıda yediğin pilav, kuledibinde içilen çay, merdivenlerde içilen şarap… Yürüyerek hissetmek şehrin o büyüleyici dokusunu, buz gibi havada, çılgınca yağan yağmurda. Belki kaybetti kokusunu bakkallar, belki daha az koşturuyor sokaklarda çocuklar, belki çok daha kötü bakıyor birbirlerine insanlar, belki sıkıntıda esnaflar, belki yok oldu ağaçlar, belki eskisi gibi yaşanmıyor aşklar, söylenmiyor şarkılar, tokuşturulmuyor rakılar, kucaklanmıyor dostlar, çoğaldı yalanlar. Ne olursa olsun, bu şehirde hala yaşanacak çok şey var.

Cengiz Han elleri cebinde yürüyor Bebek sahilde. Koca imparatorluk batmış beş kuruşsuz kalmış. Napolyon ne yapıyor acaba şu an diye geçiriyor aklından , bayadır görüşmüyoruz. Aradığınız numara kullanılmamaktadır. Vay amına kodumun ibnesi gene numara değiştirmiş. Sokullu Mehmet Paşayı gördü ufukta, sabah koşusuna çıkmış ağır ağır yaklaşıyor kulağında kulaklık. Bir isyan hemen ardından; şans bizde yok ki , bunun gibi çüksüzlerde var. Neil Armstrong sallıyor ortayı denize, rast gele. Sezar salata yiyor hoş bir kafede. Nasreddin Hoca ferrarisiyle yanlıyor sahil yolunda, direksiyon sağda. 2. Abdülhamit Starbucksta kahve içiyor, malum he got a hangover wooooooaah. Adolf Hitler beraberindeki 15 cengaverle koşturuyor bir yerlere doğru gene, ne kavgam bitii ne sevdam amk diye söyleniyor. Kaddafiyle Jean Jacques Rousseau taş sektirme yarışı yapıyorlar denizde. Yavuz Sultan Selim marinadaki yatında hummalı bir hazırlık yapıyor, akşama çılgın bir parti var. Einstein kıraathanede batak atıyor , 3. Kez çiz yaptı bir günde, müdavimler gerildi. Winston Churchill sodasının içine tuz ve limon karıştırıyor, nereden bilsin seneler sonra bu karışımın barlarda satılacağını. Jimmy Hendrix, Ömer Hayyam, Joseph Stalin ve Fatih Sultan Mehmet stüdyodalar, pek yakında tarihe damga vuracak bir death-metal grubu ilk günlerinde henüz. Enver Paşa ve Wright kardeşler, Aztek ve Mayaların ortak düzenledikleri partide tequila shot atıyorlar. Hasan Sabbah ile Marco Polo cigara içiyorlar bir batakhanede, bu mal bir harika dostum! Tupac ile Kurt Cobain kameralara yakalanıyorlar cuma namazı çıkışı Süleymaniye Camiinde, oooooo Jesus Christ ! Ne idüğü belirsiz bir genç de elindeki kalemle bozuyor kağıdın beyazlığını.